30 Kasım 2008 Pazar

İSTİFA ETMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Evet… Bir çok insana göre bekli de delilik olarak nitelendirilecek bir şey yaptım ve bu piyasada, bu işsizlikte istifa ettim. Çünkü sevmediğim bir işte sevmediğim insanlarla günde 11 saatimi geçirmek işkenceye dönüştü benim için.

Allah aşkına biri bana söylesin: bankacılığın sevilecek nesi var? Askeriyeden farksız hiyerarşik düzen ve emir komuta zincirinde, genellikle yaşı 40’a yaklaşmış veya bu yaşı çoktan geçmiş, haftada bir saç rengini değiştiren, aldığı maaşın %80 ini markalı kıyafetlere harcayan, evde kalmış ve kompleksli kadınların toplandığı bir çalışma ortamında insan neyi sevebilir? Hele ki bir de siz bu kadınlardan genç, güzel ve evliyseniz, bir de Allah göstermesin ezkaza bir de çocuğunuz varsa ve bir de mutluysanız yandınız. Potansiyel hedef olarak sizi bellerler ve sürekli sizin üzerinize oynarlar. Sizin mutsuzluğunuz onların sevinç kaynağı olur. Üzülürmüş gibi yaparlarken gözlerinin içine baktığınızda, garip bir ışıltı görürsünüz ki asıl korkunç olan da budur zaten. Bir başkasının üzüntüsünden mutlu olmak…

Yaklaşık iki yıldır çalıştığım şubemde eskiden, işimi pek sevmesem de, en azından kafa dengi arkadaşlarım vardı. İşten arta kalan zamanlarda espriler yapıp gülerek stres atardık. Derken banka genelinde şubelerde rotasyon yapıldı ve birçok sevdiğim çalışma arkadaşımın tayini başka şubelere çıktı. Ve gittiler. Yerlerine de yukarıda tanımladığım türden personel geldi. Ve zaten sevmediğim, arkadaş ortamı için katlandığım işim katlanılmaz bir hal aldı. Sırf para için buna sadece iki ay katlanabildim. Artık iş yerinde nefes dahi alamaz hale gelmiştim. Akşamları en erken 20.00 sularında evde olabiliyordum ancak. O saatten sonra da kendim dahil kimseye hayrım olmuyordu. Çünkü ya sinir küpü halinde oluyordum yada ağlama krizi geçiriyordum. Artık geceleri bile rüyalarımda çekle, senetle, krediyle uğraşır hale gelmiştim. Tabii bunlara eşlik eden şiddetli baş ve boyun ağrıları, ağzımda uçuk ve yaralar da cabası.

Sonra bir gün durdum ve kendi kendime sordum. Bu dünyaya bir daha mı geleceksin, diye. Ve o gün istifa etmeye, istemediğim bir işle ömrümü geçiremeyeceğime karar verdim. Ardından da hemen istifa ettim.

Kime desem istifa ettim ben diye, herhalde on kişiden dokuzu “Bu devirde, bu krizde iş mi bırakılır?” , “Herkes sevdiği işi mi yapıyor sanki Türkiye’de?”, “Millet bankaya girmek için can atar sen istifa ediyorsun!” gibisinden tepki verdi. Bu devirde, bu krizde iş mi bırakılır?”diyenlere cevabım: Evet bırakılır, özellikle de ömürlerinde bankacılık yapmamış kişilere sesleniyorum “Buyurun gelin biraz da siz bankacılık yapın. Hodri meydan” . “Herkes sevdiği işi mi yapıyor sanki Türkiye’de?” diyenlere cevabım: Tabii ki hayır. Ama ben de o bahtsız çoğunluktan mı olayım?. “Millet bankaya girmek için can atar sen istifa ediyorsun!” diyenlere cevabım ise ben almayayım isteyenler buyursun.

Benim de herkes kadar paraya ihtiyacım var. Tuzum da kuru değil kesinlikle. Babamdan hanlar hamamlar da kalmadı. Kocamın maaşı ise Türkiye standardında bir memur maaşı kadar… ama damarıma basıldı mı kimse tutamaz beni.

Para mı? Huzur mu? Ben huzuru seçtim. İkisi bir arada olabilseydi keşke.
Kalın sağlıcakla.